8 sene sonra yine Gaziantep'teydim geçen hafta. Kocaman şehir Antep iyice büyümüş güzelleşmiş valla. Hala görmeyenlere en kısa zamanda şiddetle Antep gezisi tavsiye edilir!! En kısa zamanda diyorum çünkü Antep yazın pek çekilmiyor, baharda daha bi güzel.
Önceki gidişimde Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde bulunan ünlü Zeugma mozaikleri için özel bir müze yapılmış ve Belkıs'taki villa kazılarından çıkan muhteşem mozaikler bu yeni Gaziantep Mozaik Müzesi'nde sergilenmeye başlamış.
Zeugma en eski ve ihtişamlı antik kentlerden biri. Büyük İskenderin ölümünden(M.Ö. 324) sonra imparatorluğunun toprakları 4 büyük komutanı arasında bölüşülür. Bunlardan General Selevkos doğudaki toprakların yönetimini alır ve verimli toprakların merkezinde, Fırat nehrinin kıyısına kendi adını taşıyan görkemli bir kent inşa eder; Selevkaya (M.Ö.300). Fırat'ın geçiş noktasına bir köprü ile birlikte inşaa ettirdiği kentin karşı kıyısına da generalin eşine adadığı bir kent kurulur. Böylece kent geçiş ve ticaret noktası olur.
Ancak kent en ihtişamlı dönemini roma imparatorluğu zamanında yaşar. Roma döneminde şehrin adı Greekçe'de köprü, geçit anlamı taşıyan Zeugma olarak değişir. Roma İmparatorluğunun IV. Lejyonu kente yerleşir. Komutanların ve kentin diğer ileri gelenlerinin yaşadığı, mozaik işçiliğinin ön planda olduğu villalar bu döneme aittir.
Şuan Gaziantep'in Nizip ilçesine bağlı Belkıs köyü sınırlarında bulunan antik şehir 3 bölümden oluşmaktadır. Bunlardan 2 bölüm Birecik barıjının su tutması ile sular altında kalmıştır. 3. bölümde kazı çalışmaları devam etmektedir ve antik villalar burada ziyarete açılmıştır.
Belkıs'taki kazılardan çıkarılan ve villaların yer döşemelerinde kullanılmış olan dünyaca ünlü mozaikler daha önceden Gaziantep Arkeoloji müzesinde sergilenmekteydi. 2011 yılında Kültür Bakanlığı'nca açılan Gaziantep Mozaik Müzesi'ne nakledilerek burada ziyarete sunulmuşlar.
Mozaik Müzesi 3 katlı bir yapı ve oldukça büyük galerilerden oluşuyor. Bence galerilerin dizaynıyla da dünyada başka örneği olmayan güzel mozaik şehri Zeugma'ya hakettiği değer verilmiş.
Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz mozaik de benim favori parçam :) Poseidon & Okeanos & Tethys. Merkezde at gövdeli ve balık kuyruklu gümüş renkli iki deniz atının çektiği bir altın araba içinde denizlerin tek hakimi tanrı Poseidon. Arabanın ön kısmında her iki omzuna Ketos dolanmış olan nehirlerin baş tanrısı Okeanos ve eşi Tethys'in büstleri konumlandırılmış. Okeanosun başında istakoz kıskaçları, Tethys'in başında kanatlar betimlenmiş. Mozaiğin genelinde bazılarının türleri ayırtedilebilen deniz canlıları, o gün (M.S. 2-3. yy) için ne kadar zengin bir balık kültürünün olduğunu gösteriyor.
Mozaiklerin her biri 0.5 - 1 cm'lik küçük milyonlarca renkli taşlardan oluşmuş kompozisyonlar. İnsan baktıkça 'Bunları yapan nasıl zevk sahibi bi toplummuş arkadaş!?!' diye düşünmeden edemiyor :)
Fotoğraf makinası yanında olmadan Mozaik Müzesine giden şaşkın; BEN tabii ki! Telefonla ve flaş kullanmadan ancak bu kadar oldu... Ziyaretçiler mozaiklerin ve galerilerin büyüklüğü hakkında skala olabilir diye düşündüm ;)
Yine benim favori mozaiğim; bu sefer yukardan ve tamamı :)
Bu da meşhur bronz Mars Heykeli. Mars, Roma'nın savaş tanrısı. Hellenistik dönem adı hepimizin daha aşina olduğu Ares :) Mars'ın annesi Juno (Hera), savaş tanrıçası Minevra'nın (Athena) Jüpiter'in (Zeus) kafasından kendiliğinden oluşmasına öfkelenir ve hiç bir erkekle birlikte olmadan bir savaş tanrısı doğurmak ister. Bunu ağaçları çiçeklendiren Flora'ya söyler. Flora ona sihirli bir çiçek verir; bu çiçek bir dokunuşla bir kadını hamile bırakabilmektedir. Juno çiçeğe dokunarak Mars'ı dünyaya getirir. Romalılar onun adını (Mars - Mart) yılın ilk ayına adıyarak Flora ve baharın gelişiyle Mars'ı ilişkilendirmişlerdir. Mart ayı (bahar) Romalılar için aynı zamanda savaşların başladığı zamanı da simgeler. Bu nedenle Romalılarının ünlü Mars heykeli sağ elinde mızrak (savaşı işaret eder), sol elinde ise kıvrık dallı filizli ve tomurcuklu bir çiçek(baharın gelişine işaret eder) tuttar.
Son olarak eleştirmeden edemeyeceğim; çünkü beni müze ile ilgili gerçekten dürten bir nokta var. Müzede mozaiklerle yüzyüzesiniz. Yani aranızda hiç bir engel - bariyer yok! İsterseniz duvardak mozaik panodan bir avuç mozaik taş söküp atın cebinize! Tamam, abarttım tabii ki o kadar kolay değil bir sürü kamera ve güvenlik görevlisi var. Ama güvenlik görevlileri kendileri rica etti: 'Abla lütfen siz de bu konuyu bakanlığa email ile bildirin. Biz ziyaretçileri ellememeleri için uyardığımızda ziyaretçiler bizimle tartışmaya giriyor' diye. Louvre'da bırakın yüzyüze gelmeyi, kol mesafesinde bile yaklaşamıyornuz 200 yıllık eserlere bile! Bu mozaikler 2000 yıllık. Elimizle hissetmek görünen güzelliğinin yanında bize hiçbir şey kazandırmayacak. Zeugma'nın görünen güzelliğini koruyalım!
Tinky :)